Döner Kapı

SIĞINMA AMACIYLA TÜRKİYE’YE GELENLERİN SAYISINDAKİ AZALMAYA RAĞMEN, SON ÜÇ YILDA, TÜRKİYE’DE YAKALANAN YASADIŞI YABANCILARIN SAYISI, ÖNCEKİ YILLARA KIYASLA ÜÇ KATINA ÇIKTI. Bu istatistiklerin veri analizi, yakalanan bu kişilerin ezici çoğunluğunun, gündelik hayatın zorlukları ve çatışmalar yüzünden yaklaşık 3,000 kilometre ötedeki evlerinden kaçan Afganlar olduğunu gösteriyor.

“Uluslararası korunmaya hak kazanmış kişilere barınma ve güvenlik sağlıyoruz,” diyor Türkiye’nin Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün başındaki Abdullah Ayaz. “Kalanları geldikleri ülkeye geri gönderiyoruz.”Birçok ülke gibi Türkiye de, “düzensiz göçmen” denilen yasal olmayan yabancıları sınır dışı ediyor.

Ancak, yasal olmayan yabancı ve sığınmacı arasındaki çizgi belirgin değil, bu da milyonlarca sığınmacının Türkiye’yi Avrupa’ya gitmek için bir basamak olarak kullanmasına yol açıyor. Türkiye düzensiz göçmenlere izin vermeyerek, gerçek sığınmacıların güvenliğini garanti altına almak yerine, onları istemeyerek de olsa alakoyuyor veya sınır dışı ediyor.

  Kaynak: Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) Yearly Captures Monthly Captures Afghans Captured Disproportionately Tablo ve ekran görüntüsü tableau ile oluşturulmuştur.İnteraktif versiyonu incele

Jaber Jafer bu kişilerden biri. Çalıştığı askeri istasyona Taliban saldırınca Afganistan’ı terketti. Sığınma için Avrupa’ya başvurmayı umsa da daha yoldayken elindeki avucundaki para bitti. Yolculuğunu tamamlayacak yeterli parayı toplayabilmek için Jafer, üç yıldır Türkiye’de yasa dışı olarak yaşıyor ve çalışıyor. En azından yakalanana kadar plan buydu.

Jaber Jafer, 30, Taliban tehdidi alınca Afganistan’dan kaçtı. 2017 sonlarında Türk polisinin yaptığı harekatta tutuklanan birçok Afgan’lıdan biri. (Foto: Emma Loy)
 Jaber Jafer, 30, Taliban tehdidi alınca Afganistan’dan kaçtı. 2017 sonlarında Türk polisinin yaptığı harekatta tutuklanan birçok Afgan’lıdan biri. (Foto: Emma Loy)

Gecenin geç bir vaktinde, Jafer ve bir düzine daha belgesiz Afgan göçmenin kaldığı yarı yıkık İstanbul evinin dışına bir polis otobüsü yanaştı. Polis herkesi toplayarak yemeleri için sandviç dağıttı. Kendilerine kimlik kartı alma konusunda yardımcı olabileceklerini söyledi. Kandırıldıklarını anlamayan göçmenler polisle işbirliği yaparak isimlerini ve kişisel detaylarını verdi. Daha sonra hepsi kelepçelenerek otobüsün arkasına bindirildi. Jafer’in yeğenleri, Sultan ve Rehmat, olan biten herşeyi gördü.

“Polisin sadece 10 kelepçesi vardı. Bize git dediler,” diyor Rehmat. “Biz de kaçtık” Sultan ve Rehmat durumun her zaman böyle olmadığını söylüyor.

İstanbul sokaklarında yürürken kendilerini eskiden daha güvende hissettiklerini, ama artık polis tarafından durdurulma korkusuyla yaşadıklarını anlatıyor.

“İki üç ay önce evimize gelseydiniz, burada 70-80 kişi yaşıyordu. Bunların bir kısmı şimdi hapiste, bir kısmı da sınırdışı edildi.” diyor Rehmat.

Jaber, Sultan ve Rehmat, İstanbul’un Fatih mahallesinde böyle yıkık dökük evlerde yaşıyorlar. (Foto: Emma Loy)
 Jaber, Sultan ve Rehmat, İstanbul’un Fatih mahallesinde böyle yıkık dökük evlerde yaşıyorlar. (Foto: Emma Loy)

Veriler özellikle Afgan’ların hedef alındığını gösteriyor. Türkiye’den geçen sene sınırdışı edilen 28,000 kişinin 10,000’ini belgeleri olmayan Afgan’lar oluşturuyordu. Bu senenin başlarında Afganistan’dan gelen göçmenlerin sayısındaki artış, kitle halinde sınırdışı edilmelere yol açtı, 7,000 Afgan göçmen Ocak ve Nisan ayları arasında ülkelerine gönderildi. Türk yetkililer bu senenin sonuna kadar binlercesini daha ele geçirmeyi planlıyor.

Ayaz, “Hiçbir ülke göçmen almak, özellikle de Afgan’ları almak istemiyor” diyor.

“Dolayısıyla da birçoğu, Türkiye’de kalmak için başvuruyor, tabii ki bu da çözüm olmuyor.” Ayaz her ne kadar Afganistan’daki durumun daha da kötüleştiğini, bunun da insanları kaçmaya ittiğini söylese de, Türkiye’nin gözaltı merkezlerinin kapasitesini artırmasını ve sınırdışılara devam etmesi gerektiğini düşünüyor.

Uluslararası Af Örgütüne gore, belgesiz Afgan’ları ülkelerine geri göndermek, sığınmacıların güvenli olmayan ülkelere geri gönderilmelerini engelleyen uluslararası yasaların ihlali anlamına geliyor. Ancak Türkiye, geçen yılkı çatışmalarda 10,000’den fazla sivilin öldürülmüş veya yaralanmış olmasına ve Afganistan’da 1.2 milyon kişinin ülke içinde evlerini kaybetmiş olmalarına rağmen, Afganistan’ı “güvenli” kabul ediyor.

Uluslararası Af Örgütünden Anna Shea “Ülkenin hiçbir yeri güvenli değil,” diyor. “Türkiye’nin baskı altında olduğuna şüphe yok — çoğunluğu kendi bütçesinden karşılanmak üzere yüksek sayıda göçmen kabul etti — ama bu sınırdışılar, hayatları tehlikeye atacak.”

Son yakalamalar Afgan sığınmacılar arasında bir korku iklimi yarattı.

“Bugün konsolosluğa gittim, bu yüzden de iyi giyindim,” diyor Rehmat, geleneksel yosun rengi Afgan kıyafetlerini çekiştirerek.”

Konsolosluğa amcasına yardım etmek için gitmişti. “Bugün beni sınırdışı etseler, en azından eve güzel kıyafetlerle dönerim.”

Her ne kadar Türk yasalarında tutuklanmış yabancıların sığınma için başvurma olanaklarını koruyan teminatlar bulunsa da, çoğu tutuklanan kişi, ya bilmediklerinden, ya da başvuru sırasında birçok engelle karşılaştıkları için bu olanaklardan yararlanamıyor.

Araştırmacı Maybritt Jill Alpes Yunanistan’dan Türkiye’ye geri gönderilmiş 1,144 Suriye’li olmayan kişi ile konuştu. Bunlardan sadece yüzde beşi gözaltı merkezindeyken sığınma başvurusu yapabilmişler, bunlardan da sadece yüzde ikisi mülteci statüsü alabilmişlerdi.

Avrupa Konseyi özel temsilcisi Tomáš Boček, 2016’da dört gözaltı merkezini ziyaret etti. Yetkililerin kendisine gözaltına alınanlara sığınma başvurusu hakkı üzerinde kitapçık dağıtıldığını söylemelerine rağmen, bu sözü edilen kitapçığı ziyaret ettiği hiç bir merkezde bulamadı. Boček’in konuştuğu kişiler hakları üzerinde kendilerine hiçbir bilgi verilmediğini ve birçok sığınma isteğinin göz ardı edildiğini anlattılar. Suriyeli olmayan mültecilerle de görüştü, onlar da gönüllü geri dönüş anlaşması imzalamaları için kendilerine baskı yapıldığını anlattılar.

Bu durum, avukatlarının tutuklanmış sığınmacıların başvurularını takip etmekte ve onlara yardımcı olmakta zorlanmasına yol açıyor. Avukatlar eskiden ihtiyacı olanlarla görüşmek için bu merkezlere serbestçe girebilirken, şimdi, bir davanın resmi avukatı olmadıkları sürece girişlerine izin verilmiyor, bu da durumu neredeyse imkansızlaştırıyor, çünkü içeridekilerin dışarıyla ilişkisi hemen hemen yok gibi.

Bu merkezler genelde gözden uzak yerlerde yapılıyor ve pek az kişiye giriş izni veriliyor. Tüm “geri gönderme merkezleri”nin yerleri bir veritabanında toplanmış değilse de biz ülkede bulunduğuna inandıklarımızın yerlerini ve kapasitelerini gösteren bir harita oluşturduk.

MarkerTamamlanan Geri Gönderme Merkezleri
MarkerYapım Aşamasında (Haziran 2018 itibariyle)

On sene once Türkiye’nin “geri gönderme merkezleri” 1,000’den az kişiyi barındırıyordu. Bugün ise, 8,000 kişiden fazlasını barındıracak kapasiteye sahipler. Bu kapasitenin seneye, AB’den yeni barınakların yapılması için gelecek fonlarla birlikte 15,000’e ulaşması bekleniyor, bu da Türkiye’nin uzun vadeli göç kontrol planını ve Avrupa’nın da bunun gerçekleşmesindeki çıkarını gösteriyor.

Jafer, İstanbul’a bir saat uzaklıkta bulunan Silivri’de bir geri gönderme merkezine götürüldü. Sultan ve Rehmat’ı, merkezdeki bir ankesörlü telefondan ancak beş dakikalığına arayabilecekti — çünkü cep telefonuna el konmuştu. Jafer hücrelerin tıklım tıklım dolu olduğunu, ve gardiyanlara rüşvet vermesine rağmen karnını yeterince doyuramadığını söylüyor.

Kimse ona neden alakonduğunu veya serbest bırakılıp bırakılmayacağını açıklamış değil. Sultan ve Rehmat amcaları Jafer için endişeliler. Afganistan’a geri gönderilse sevinirler, çünkü oraya gidince sınırdışı edilen diğer bir çok kişinin yaptığı gibi tekrar Türkiye’ye gelebilir.

Sultan, ortada, Jaber Jafer’ın alakonmasından endişeli, ancak amcasına yardım edebilmesinin yolu yok çünkü kendisi de ülkede kaçak olarak yaşıyor. (Foto: Emma Loy)
 Sultan, ortada, Jaber Jafer’ın alakonmasından endişeli, ancak amcasına yardım edebilmesinin yolu yok çünkü kendisi de ülkede kaçak olarak yaşıyor. (Foto: Emma Loy)

“Eğer üç gün içinde serbest bırakmazlarsa,” diyor Rehmat, “konsolosluğa gideceğim ve onu günde yarım ekmek ve bir domatesle bir ay boyunca alakoyamayacaklarını söyleyeceğim. Aksi taktirde, çıktığında girdiği kişi olmayacak.”

Yaklaşık bir aylık tutukluluktan sonra, Jafer serbest bırakıldı. Aynı gece tutuklanan herkes sınırdışı edildi. “Polis bize ülkenize geri dönerseniz orada herhangi bir sorunla karşılaşacak mısınız? ’ diye sordu, diğerleri ses çıkartmadı ve sınırdışı edildiler” diyor Jafer. “Bana sorduklarında ben ‘Evet, sorun yaşayacağım’ diye cevapladım ve kalmama izin verdiler.”

Kendisine sığınma durumu hakkında bir karara varılmasi gerektiğini söyleyen bir belge verdiler. Afgan ordusunda görevli olduğunu ispatlaması, ve belgeleri gelene kadar her 15 günde bir yetkililere kendini göstermesi lazım. Bundan sonra Suriye’li olmayan mültecilerin karşılaştığı diğer sorunları karşılaşmayı göze alarak sığınma için başvurabilir. Belirsiz bir süre için, yeniden yerleştirilme umudu olmadan uydu kentlerden birine gönderilecek.

Gönderildiği şehri izinsiz olarak terkettiği anlaşılırsa, sınırdışı edilecek ve Türkiye’ye bir daha sığınma başvurusu yapması yasaklanacak.

Türk yetkililer Jaber Jafer’e belgeleri gelene kadar her 15 günde bir yetkililere görünmesi gerektiğini söyleyen bir belge verdiler. (Foto: Emma Loy)
 Türk yetkililer Jaber Jafer’e belgeleri gelene kadar her 15 günde bir yetkililere görünmesi gerektiğini söyleyen bir belge verdiler. (Foto: Emma Loy)

Ayaz, sistemin mükemmel olmadığını kabul ediyor, ancak, ülkenin altında bulunduğu inanılmaz baskı göz önünde tutulacak olursa, bu durumun aslında bir başarı olduğunu söylüyor. Bölgede ve Afganistan’da dengeler yeniden kurulana kadar, göçmenler gelmeye devam edecek diyor ve Türkiye de düzensiz göçmenlerle mücadelesini sürdürecek.

“Göçmen konusu üzerinden Türkiye’yi eleştirmek adil değil. Elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz” diyen Ayaz, sorunun ancak diğer ülkelerin de elini taşın altına koyması ve yüke ortak olmasıyla çözülebileceğini ekliyor. “Bu Türkiye’nin krizi değil, Kuzey Amerika’nın, Yunanistan’ın, Avrupa Birliği’nin de krizi değil. Bunlar insanlık krizleri.”

International Reporting Program UBC

Çıkış yok, UBC Gazetecilik Yüksek Lisans Okulu tarafından geliştirilen Uluslararası Raporlama Programı’nın bir projesidir.