Sistem

Jean-Christian Paka Kongo-Brazzaville’daki evinden 2012 yılında ayrıldı.

KONGO-BRAZZAVİLLE’DEN TÜRKİYE’YE 4,800 KİLOMETRE (3,000 MİL) YOLCULUĞU NERDEYSE BİR YIL SÜREN JEAN-CHRİSTİAN PAKA, ÜLKEYE ULAŞTIĞINDA HAYATTA KALMA MÜCADELESİNİN EN NİHAYET SONA ERDİĞİNİ ZANNEDİYORDU. Yerleşir yerleşmez onları getirtme sözüyle eşini ve sekiz çocuğunu geride bırakmıştı. Fakat cebinde daha yeni plastik kaplanmış mülteci kartıyla Yalova’ya vardığında mücadelesinin daha yeni başladığını fark etti.

İlk iki hafta Yalova’nin Marmara denizi kıyısındaki 17 Ağustos Parkı’nda yattı. Parkın girişinde, anadili Fransızca olan Paka’nın okuyamadığı bir levha var: “Umuttur Yalova.”

Fakat Türkiye’deki yerleştirme sisteminin işleyeceğine dair umudu son dört yılda yavaş yavaş tükendi. “Kafesteki bir kuş gibi yaşıyorum” diyor.

Türkiye’deki tüm sığınma talebinde bulunanlar gibi, Paka sisteme kaydolduğunda, bir üçüncü ülkeye yerleştirme beklemesi için bir uydu kente gönderildi. Uydu kent sistemi, Türkiye’nin göçmenleri düzene sokmak istemesiyle geliştirdi.

Yalova, ülkenin dört bir yanına yayılmış durumdaki 69 uydu kentten biri. Bunlar çoğunlukla, Türkiye’nin büyük bölümünü oluşturan Anadolu’da bulunan, İstanbul, Ankara ve İzmir dışındaki ufak merkezler.

Kaynak: Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK - UNHCR)
 Kaynak: Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK - UNHCR)

2013 yılında, Suriye mülteci krizinin başlamasından sonra Türkiye, onlarca yıldır kullandığı sistemi değiştirip zorlanan kaynakların tükenmesinin önüne geçmek için sığınma talebinde bulunanların çalışmasına izin verdi.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği UNHCR’dan ayda yaklaşik 24 Kanada Doları harçlık aldığını anlatıyor Paka. Bunun dışında, kendisi gibi mültecilerden ya kendi ihtiyaçlarını ellerinden geldiğince karşılamaları ya da iş bulmalari bekleniyor.

Fakat bir çok sığınmacıya göre bu adil bir sistem değil. İşveren sponsorluğunda bir çalışma izni olmadan çalışmak yasak, ancak bir sürü olası işveren bu uzun ve pahalı süreçle uğraşmak istemiyor. Dolayısıyla, çoğu iş uzun mesai karşılığında düşük ücret veren ve masa altından ödeme yapan ağır işler. Fakat bu bile Paka için imkansız. Engelli, siyahi ve mülteci olarak üç taraftan da ayrımcılığa maruz kalıyor. “Sakatlığım yüzünden insanlar çalışamayacağımı düşünüyorlar,” diyor. “Afrika’dayken bu durumla hiç karşılaşmadım.”

Paka doğuştan tek kollu. Sağ kolu dirseğinin hemen altında bitiyor. Kongo-Brazzaville’de iken, bu sakatlığına rağmen kendini klavye başında ispatladı ve kariyer basamaklarını tırmanıp genel ofis işlerinden insan kaynaklarında bir pozisyona kadar yükseldi. Ancak, sonra Türkiye’ye geldi.

Paka, bugüne kadar hayatta kalabilmesini dil engeline rağmen Yalova’daki Türk halkıyla kurduğu arkadaşlıklara borçlu. Bir Yalova’lı Paka’yi parkta bulduğunda acımış, yaşayabileceği bir yer bulmasına yardımcı olmuş. Paka o zamandan beri her gün parasını ya yemek ya da kiradan hangisine harcayacağına karar vermek zorunda. Artık midesinin kazınmasına o kadar alışmış ki açlık sancılarını görmezden gelebildiğini, sadece iki günde bir yemek için evden çıktığını anlatıyor. “Ama böyle yaşamaya da devam edemem.”

Paka’nin Türkiye’ye yolculuğu 2012’de başladı. 4 Mart sabahı, her pazar yaptığı gibi, arabasıyla Brazzaville merkezinde futbol idmanına gidiyordu. İki arkadaşını da gelip izlemeleri için ikna edip yanına aldı. Daha arabayla sahaya giderken ilerdeki askeri cephanelikte kısa devre yüzünden büyük bir patlama oldu. Patlamada yaklaşık 200 kişi hayatını kaybetti, Paka’nin iki arkadaşı da dahil.

“O gün onları arabayla aldığım için arkadaşlarımın ana-babaları beni çocuklarının ölümüne sebebiyet vermekle itham ettiler,” diyor Paka. “Beni öldürmek istediler. Kaçmak zorundaydım — beni orada ölüm bekliyordu.”

Kongo-Brazzaville’den kaçtığımı anladıklarında, benim yerime ağabeyimi öldürdüler, diyor Paka. Bu durumda Paka ve eşi, hem kendilerinin hem de öldürülen ağabeyin çocuklarından sorumlu oldular. Bu sorumluluğun ağırlığının omuzlarına çökmüş olduğu görülüyor.

“Afrika’daki ailemin de bir sürü sorunu var, ancak hiç param olmadığı için onlara birşeyler gönderemiyorum.” diyor.

Yalova Türkiye’de mültecilerin gönderildiği 69 uydu kentten biri. (Foto: Aryn Strickland)
 Yalova Türkiye’de mültecilerin gönderildiği 69 uydu kentten biri. (Foto: Aryn Strickland)

Para kazanmak için sokakta ufak tefek birşeyler satmaya çalışmış ama küçük bir Türk şehrinin tek siyahı insan olarak polisin dikkatini çekmiş, satması engellenmiş.

Resmi olarak Yalova’ya gönderilen tek Afrika’lı Paka değil, ancak orada sürekli yaşayan bir tek kendisi var. Diğerleri yasadışı olarak iş imkanlarının daha fazla olduğu İstanbul’da yaşıyor. İki haftada bir polis merkezine zorunlu imzalarını vermek için Yalova’ya geliyorlar.

Tek başına ırkçılık ayrımcılığıyla karşılaşmak bile Paka’nin yalnızlığını pekiştirmiş. “Siyah tenli olmak işleri daha da zorlaştırıyor. Otobüse bindiğimde yanımdaki koltuk boşsa, kimse benim yanıma oturmuyor.”

Paka yine de Yalova’yı terketmeyi düşünmüyor.

Paka’nın İstanbul’da yaşayan arkadaşı Amadou Diallo “kanunlara saygılı,” diyor. Paka’yla ilk kez İstanbul’a geldiğinde tanışmışlar. Diallo Sınır Tanımayan Doktorlar için Fransızca ve İngilizce çevirmenlik yapıyor, yeni göçmenler için psikolojik destek programına yardımcı oluyormuş o sırada. Geldiğinde Paka, travma yaşıyormuş. Yaşadığı patlamanın etkisinden hala kurtulamamış, İstanbul’un hercümerc içindeki sokaklarından, korna seslerinden korkuyormuş. Yalova’nın sükunetini terketmek istemiyor, ayrıca, bir kere daha yasadışı çalışıp mülteci statüsünü kaybetmek istemiyor.

Paka, kendi başına para kazanabilme düşüncesini aklından tamamen çıkarmış. UNHCR’a yazmış, ancak onu Sosyal İşler Bakanlığı’na yönlendirmekle yetinmişler, Bakanlık da ona burada ailesi olmadığı için daha fazla mali yardım alma hakkı olmadığını söylemiş. “Yalnız olduğum için aldığım yardımı artırmadılar,” diyor. “Anlaşılır gibi değil.”

Paka’nın yeniden ne zaman başka bir ülkeye yerleştireceği hala belli değil ve Diallo arkadaşının akıl sağlığından endişeli. “Bu uzun bekleme döneminde umudunu canlı tutmak için tutunabileceği bir dalı bile yok.”

Paka Yalova merkezine gittiğinde çoğunlukla ailelerin çocuklarını bindirdiği büyük bir dönme dolabı olan 17 Ağustos Parkı’na uğruyor. “Ailemi bir daha ne zaman görürüm bilmiyorum. Onların buraya gelmesine imkan yok, ben de geri dönemem. Yani eğer Türkiye’de iş bulamadan 10-15 yıl yaşarsam, onları bir daha göremeyeceğim.”

International Reporting Program UBC

Çıkış yok, UBC Gazetecilik Yüksek Lisans Okulu tarafından geliştirilen Uluslararası Raporlama Programı’nın bir projesidir.